Azimli olmak, karar verdiğin yolda yürümek, motivasyonunu korumak, başarılı olmak ve vazgeçmemek Neredeyse hepimiz vazgeçmek istediğimiz anları yaşıyoruz. Bu anlarda “uzak bir şehir hayal eden” de oluyordur, “eve gidip camın önünde kahve içmek” isteyen de. Bu ruh halinin hemen ardından da “gerçekten ben bu işi yapmak istemiyor muyum?” yada “ben bu işi başarabilecek kadar çalışkan veya akıllı biri değil miyim?” gibi sorularla yüz yüze geliyoruz.
Aydınlanma çağı filozoflarımızdan John Locke “İnsan zihni doğduğu an boş bir levha gibidir.” Demiş. Şuan kabul gören görüş aslında insanın doğmadan önce de bilgiye sahip olduğudur. Bebeklerin anne karnında bir çok şeyi hissetmeleri, özellikle annesinin sesini tanımaları gibi. Ama, “insan zihni doğduğu an boş bir levhadır”. Sözüne biraz katılıyorum.
Bugün paylaşmak istediğim Hamam Böceği Teorisini okuduğumda çok etkilendim. Teorinin babası Google’ın CEO’su Sundar Pichai , bir kafede yaşayıp gözlemlediği bir olaydan ortaya çıkarttığı dersler ile kişinin kendi farkındalığı ile buluşması,özümsemesi ve hayatını bu farkındalık ile devam ettirmesi ve ders çıkarması üzerine oldukça güzel bir noktaya varmış.
Resilience kavramının tarihi çok eskilere kadar uzanmaktadır. Öyle ki ilk defa Montaigne tarafından 16. yüzyılda irdelendiği bilinmektedir. Peki resilience nedir? Resilience, psikolojik dayanıklılık, zorluk ve felaketlerle baş etme gücü ve kişinin kendini toparlama gücü olarak tanımlanabilir. Resilience için Türkçe tam karşılık nedir farklı görüşler olsa da benim içime sinen iki ifade oldu.
Bir kaç camı kırık dökük bir bina düşünün. Eğer camlar zamanında tamir edilmezse, kimi insanlar başka camları da kırmakta bir sakınca görmeyecektir. Bu şekilde devam ettiği görüldüğünde, binaya daha büyük zararlar vereceklerdir. Sonunda bina ve binanın bulunduğu o sokaktaki diğer binalar, bir viraneye dönüşerek, yaşanamaz hale gelecektir.
Farkındalık artık günümüzde en çok duyduğumuz kelimelerden belki de.. Anlamını ne kadar biliyoruz o bile meçhul… Farkındalık işte bu.. Size küçük bir örnekle açıkladım. Çevremizdeki her şey bir oluşum içinde. Doğa gibi biz insanlar da öyle.. Önceki ”Ben” bir çok şeyi görmezken şimdiki ”Ben” bu ufak detayları bile fark edip şükrediyor. Ayrıca farkındalık insanın sevebilme yetisini de arttırıyor. Duygularını güçlendiriyor.
Herkes uzmanken birdenbire terfi edebilir ve yönetici olabilir. Ancak unutmayalım. İyi bir uzman kaybedip kötü bir yönetici mi oluyorsunuz yoksa iyi bir lider mi? Herşey sizin elinizde.
Dünün sıra dışısının bugünün “sıradan” hale gelmesi değişimin ne kadar hızla gerçekleştiğini kanıtlayan bir gerçektir. Bir satış uzmanının on yıl önceki tekniklerle bugün aynı oranda satış yapma şansının ne kadar az olduğunu bir düşünün. Daha az bir grup hedeflerine ulaşabilirken firmalar gelirlerini arttırmak için daha fazla mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
İş tatmininin ne kadar önemli olduğunu, çalışma hayatı tecrübesi olanlar olarak çoğumuz biliriz. İşimizden hoşnut olmadan çalışırken yaşadıklarımız ve bu durumun sonuçları ile severek ve isteyerek çalıştığımızda nasıl olacağımız ve bunun ne gibi ek sonuçları olabileceği arasında dağlar kadar fark var.
Hiç düşündünüz mü, hayatta bizi en çok sınırlayan şey nedir? Aldığımız bir kararı uygulamaya koyacakken, bizi zorlayacak fakat yapmamız gereken bir konuşmayı yapacakken ya da her hangi bir konuda harekete geçecekken bizi durduran. Kendisinden çok hoşlanmamakla birlikte vazgeçemediğimiz o duygunun gerçek sahibi kim?